Ciaooo A Tutti!

Questo è il mio blog italiano

26 Haziran 2010 Cumartesi

L'olimpiade / Olimpiyat

IN ITALIANO / L'olimpiade

Grida
Scatta forte la tua rabbia ed e cieca lei non lo sa
Lei non sa quanto sei forte
Ma tu batti spesso il passo per l'afa che tirera
E se c'e tu non vai oltre
Ma ripetiti ogni giorno:
"faccio tutto quel che posso
sono un vero osso duro asso grosso".
Ti senti meglio adesso?
Mettiti in forze e guarda su
E dacci dentro tu di piu
Parte la tua gara piu ardita
La partita va giocata
Con fatica infinita

Fatti forza e la vita sai che ti sfida
Ti invita a duellare con lei
Forse vinci e mollerai
Magari invece riderai
E sbagli e affoghi ma poi riuscirai
In questa grande olimpiade
Di me, di te, dell'anima!

Salta
La distanza che separa i tuoi sogni dalla realta
Bruciala, sfreccia e va..sgomma!!
Passa a destra, occhio in curva si rischia, questo si sa
Molto facile il testa coda
Ma tu spingi l'acceleratore
Tutto fino in fondo
Tu sei un vero
Osso duro
Asso grosso
Gas a piu non posso
presto
E parti in quarta adesso
[RIT:]


Muoio ma non perdo!
Lo stai promettendo!
Batti il pugno sopra il petto
Giura urlando!
Casco e non mi arrendo
Riderai vincendo
E saprai che cio che hai lo devi a te!



IN TURCO / Olimpiyat

Bağır
Kızgınlığın giderek artıyor ve o kör, bilmiyor
Senin ne kadar güçlü olduğunu
Ama sen kopacak fırtınadan dem vuruyorsun
Ve fırtına koparsa, daha ötesini yapmayacaksın
Ama hergün tekrarlıyorsun şunu:
''Yapabileceğimi yapıyorum,
Gerçekten çok güçlüyüm, büyük şampiyonum''
Şimdi kendini daha iyi hissediyor musun?
Topla kendini ve bak yukarılara
Özünden daha çok ver
En amansız yarışına başlıyorsun

Bu maç oynanmalı

Bitmeyen bir çabayla

Gücünü topla, biliyorsun, hayat sana meydan okur
Kendisi ile düelloya davet eder
Belki kazanırsın ve bırakırsın
Belki de güler geçersin
Hata yaparsın ve boğulursun ama sonra başarırsın
Benim, senin ve ruhun
Bu büyük olimpiyatında!


Zıpla
Hayallerin ve gerçeklik arasındaki o mesefe
Yak onu, hızlan, gider o..öttür lastikleri!!
Sağa geç, kavisler riskli, dikkat et, bilinir bunlar
Gaza basıyorsun
Bütün yol boyunca
Sen gerçekten
Çok güçlüsün
Büyük şampiyonsun
Daha fazla hızlanamam
Hazır
Ve dördüncüyü de geçiyorsun şimdi


Ölürüm ama kaybetmem
Söz veriyorsun!
Yumruğunu göğsüne vur
Yüksek sesle söz ver!
Düşeceğim ama bırakmayacağım!
Kazandığında güleceksin
Ve anlayacaksın, sahip olduklarını kendine borçlusun!

22 Haziran 2010 Salı

I Tuoi Occhi, I Tuoi Occhi, I Tuoi Occhi / Gözlerin, Gözlerin, Gözlerin

IN ITALIANO /I Tuoi Occhi, I Tuoi Occhi, I Tuoi Occhi

I tuoi occhi i tuoi occhi i tuoi occhi
che tu venga all'ospedale o in prigione
nei tuoi occhi porti sempre il sole.

I tuoi occhi i tuoi occhi i tuoi occhi
questa fine di maggio, dalle parti d'Antalya,
sono così, le spighe, di primo mattino;

I tuoi occhi i tuoi occhi i tuoi occhi
quante volte hanno pianto davanti a me
son rimasti tutti nudi, i tuoi occhi,
nudi e immensi come gli occhi di un bimbo
ma non un giorno ha perso il loro sole;

I tuoi occhi i tuoi occhi i tuoi occhi
che s'illanguidiscono un poco, i tuoi occhi
gioiosi, immensamente intelligenti, perfetti:
allora saprò far echeggiare il mondo
del mio amore.

I tuoi occhi i tuoi occhi i tuoi occhi
così sono d'autunno i castagneti di Bursa
e foglie dopo la pioggia
e in ogni stagione e ad ogni ora, Istanbul.

I tuoi occhi i tuoi occhi i tuoi occhi
verrà giorno, mia rosa, verrà giorno
che gli uomini si guarderanno l'un l'altro
fraternamente
con i tuoi occhi, amor mio,
si guarderanno con i tuoi occhi.

Nazim Hikmet


IN TURCO / Gözlerin, Gözlerin, Gözlerin

Gözlerin gözlerin gözlerin,
ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte,
şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte
Antalya tarafında ekinler seher vakti.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
kaç defa karşımda ağladılar
çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,
fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün
sevinçli bahtiyar
alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın
ve yaz yağmurundan sonra yapraklar
ve her mevsim ve her saat İstanbul.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
gün gelecek gülüm, gün gelecek,
kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm,
senin gözlerinle bakacaklar

Nazım Hikmet

Le Cose In Un Ufficio / Ofisteki Eşyalar

IN ITALIANO / Le Cose In Un Ufficio

Questo è un ufficio.E' una stanza con una finestra e due porte.Fra le due porte c'è una scrivania o scrittoio con cinque cassetti.Dentro questi cassetti ci sono le cose necessarie per il lavoro di ufficio:penne, matite, gomme, fogli di carta, buste, francobolli, moduli, ecc.Sopra la scivania c'è il telefono con con l'elenco telefonico, accanto c'è il cestino per la carta staccia.
La macchina da scivere è sopra una piccola tavola presso la finestra.In quella piccola tavola ci sono tre cassetti, e davanti c'è uno sgabello per dattilografa. 
Due cose necessarie in un ufficio sono anche l'orologio e il calendario.In questo ufficio l'orologio è fra le due porte, e il calenderio è sotto l'orologio.
La stanza è vuota.Gl'impiagati non sono in ufficio:Sono a casa.Gl'impiegati sono in ufficio otto ore ogni giorno:quattro ore la mattina e quattro ore il pomeriggio, eccetto il sabato pomeriggio e la domenica.
Durante le ore di lavoro, l'ufficio è pieno di movimento.Durante le ore di riposo, l'ufficio è tranquillo e silenzioso.

IN TURCO / Ofisteki Eşyalar

Bu bir ofis.Bir pencereli ve iki kapılı bir oda.İki pencerenin arasında beş çekmeceli bir yazı masası var.Bu çekmecelerin içinde ofisteki işler için gerekli dolma kalemler, kurşun kalemler, silgiler, dosya kağıtları, zarflar, pullar, formlar ve benzeri şeyler var.Yazı masasının üstünde telefon rehberi ile telefon, yanında da kullanılmış kağıt sepeti vardır.
Daktilo, pencerenin yanındaki küçük masanın üstündedir.Bu küçük masanın üç çekmecesi ve önünde de daktilograf için bir iskemle bulunmaktadır.
Ofiste gerekli olan başka iki şey de saat ve takvimdir.Bu ofiste saat iki kapı arasında, takvim de saatin üzerindedir.
Odada kimse yok.Memurlar ofiste değil, evdeler.Memurlar sabah dört, öğleden sonra dört saat olmak üzere cumartesi öğleden sonra ve pazar hariç hergün toplam sekiz saat çalışıyorlar.
Çalışma saatlarinde ofis çok hareketlidir.Dinlenme saatlerinde ise sakin ve sessizdir.
Powered By Blogger